Polis Yoktu. Asker Yoktu. İnsanlar Kendi Başınaydı!

Paylaş:
Paylaş:

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Partisinin Genel Merkezi’nde basın mensupları ile bir araya geldi. Hepimizin yüreğini yakan deprem felaketini gündemde tutan İnce; “İnsanlarımız sahipsizdi. Biz kıytırık bir otobüsle Maraş’taydık. Ama hava helikopterler uçmuyordu, asker kışlasından çıkmamıştı.” dedi. Açıklamalarında iktidarın ihmalciliğine ve devletin geç kalmışlığına yüklenen ince sözlerine şöyle devam etti;

Ciğerimiz yanıyor, içimiz kan ağlıyor. Ellerimiz üşüse de yüreklerimiz yangın yeri on binlerce kardeşimizi kaybettik. Bir o kadar hala enkazın altında kardeşlerimiz var. 6 Şubat Pazartesi günü önce 7,4 diye açıklandı. Sonra revize edildi. Biz MYK topladık, parti otobüsümüze bulabildiğimiz kadar battaniye, sığdırabildiğimiz kadar su ve bisküvi gibi birtakım malzemeler ile yola çıktık. Gece saat 12’de Kahramanmaraş’ın Trabzon Caddesi’ndeydik. Yağmur yağıyordu, enkazların altından ses geliyordu. İnsanlar evlatlarının adını söylüyorlardı. Hiç unutmuyorum bir ablamız “Zeynep” diye bağırıyordu. 5-6 yaşında bir çocuk tir tir titriyordu. Devlet yoktu, asker yoktu, insanlar kendi başınaydı. Oradan video çekip toplumu bilgilendirmek istedik. 1 saatten önce videoları gönderemedik. “Sen dene.” olmuyor. “Senin telefonundan dene.” 1 saat videoları göndermekle uğraştık. Gece 1’i birkaç dakika geçe ancak videomuzu atabildik. Yoksa 1 saat boyunca o videoları göndermekle uğraştık. İnsanlarımız sahipsizdi. Biz kıytırık bir otobüsle Maraş’taydık. Ama havada helikopterler uçmuyordu, asker kışlasından çıkmamıştı. Oradan çağrı yaptım, dedim ki; OHAL ilan edin, askeri kışlasından çıkarın. Hemen, pazartesi günü. Ne yazık ki saatler sonra asker kışlasından çıktı, saatler sonra OHAL ilan edildi.

SAHİPSİZDİ İNSANLAR!

Yine bir başka konu, 24 yıl önce bu acıyı yaşamış birisiyim ben. Marmara depreminde Yalova’daydım. Cep telefonlarımız kesilmişti, 24 yıl sonra cep telefonları yeniden kesildi. Hiçbir şey değişmemiş. 24 yıl önce Yalova, Gölcük, Adapazarı yıkılırken telefonlarımız kesikti, 24 yıl sonra Kahramanmaraş’ta yine telefonlarımız kesik. Felaketesin büyüklüğünü anlatmaya çalıştım. Çünkü 99’u yaşamış birisi olarak Yalova’da Hacı Mehmet Ovası’nı bilen birisi olarak Kahramanmaraş’ı görünce acımızın çok büyük olduğunu anladım. Orada otobüsümüz battı otobüsümüz batınca otobüsün arkasında bir binek aracımız daha vardı. Ona binip Pazarcık ilçesine gittim. Sabahın 3’üydü. Pazarcık ilçesinde enkazlar yığılmıştı yolun boyuna. Oradan Nurdağı’na geçtim, sabah 7-8 sularında. Nurdağı’nda en büyük problem, trafikti. Karşı tepede yolda kilometrelerce tır kuyruğu vardı. Trafik düzenlenmemişti, müthiş bir organizasyon eksikliği vardı. Çökmüştü devlet, sahipsizdi insanlar. Enkazın başında tek başına bir adam, “Hiç kimse gelmedi” dedi. Sabah 10’du. Yani bir sonraki sabah 10’du. Düşünün; pazartesi sabah 4’te deprem olmuş, salı sabahı 10 olmuş Nurdağı’nda tek başına bir adam vardı. “Hiç kimse gelmedi” dedi. En büyük sorun, trafikti. Trafiği çözememişlerdi. Bunları siyaset olsun diye söylemiyoruz.

ARTİSTLİK PEŞİNDEYDİ MEDYA!

Medya da yoktu, kusura bakmayın. Burada olmadığınız gibi. Artistlik peşindeydi medya. Yüzlerce enkaz var, bir enkazda çalışma var. Öyle bir anlattılar ki millete sanki bütün enkazların başında kurtarma ekibi varmış gibi. Yanlış yönlendirdiniz milleti, yanlış bilgilendirdiniz. 500 enkaz var, 1 tanesinde çalışma var. Trabzon’da seyreden, Edirne’de seyreden televizyonları sanki her yerde çalışma varmış gibi anladı. Anayasal suç işlendi. Halkın haber alma özgürlüğü yok edildi. Yanlış bilgi verildi millete.

BU BECERİKSİZLER BU YETENEKSİZLER BU LİYAKATSIZLAR İLK 36 SAATTE YOKTU!

Nurdağı’ndan Islahiye’ye geçtim, Islahiye de yerle birdi. Oradan Gaziantep’e geçtik. Oradan Antakya’ya gelince gördük ki felaketin en büyüğü oradaydı. Bütün binalar yıkılmıştı. Tek derdimiz var; 99’u yaşamış birisi olarak yardım etmek istiyorduk. Bir çocuğa su vermek istiyorduk, bir battaniyeye sarmak istiyorduk ve duyurmak istiyorduk. Felaketin büyüklüğünü duyurmak istiyorduk. Tam bir karmaşa vardı, kilometrelerce kamyonlar. Adıyaman’da on binlerce ortaya atılmış giyecekler. Bir yanda insanlar üşürken Adıyaman’da on binlerce kıyafet ortalığa saçılmıştı. Bir yanda ekmek yoktu, bir yanda ekmekler çöpe atılmıştı. Tam bir organizasyon felaketiydi. Tabii ki Türkiye’nin bir numaralı sorunu liyakat olduğu için; tasavvufçuları, ilahiyatçıları AFAD’a yönetici yaptığınız için, Sakarya’da olduğu gibi, Afet Yönetim Merkezlerinde olduğu gibi.. Ne yazık ki bu beceriksizler, bu yeteneksizler, bu liyakatsızlar ilk 36 saatte yoktu. Hala bugün, bugün az önce insanlar canlı çıkarılıyorsa ilk 36 saatte asker kışlasından çıksaydı, OHAL ilan edilseydi, helikopterler havada uçsaydı, bizim otobüsümüzden önce helikopterler inseydi oraya pek çok insanımız sağ kurtulmuş olacaktı. Bu felaketi önleyebilir miydik? Çok mu büyük, evet çok büyük biliyorum. Ama önlem alabilirdik, çabuk imdada yetişebilirdik. Yaraları çabuk sarabilirdik.

ÇEYREK YÜZYILDIR MEMLEKETİ YÖNETİYORSUN NİYE YENİLEMEDİN O BİNALARI!

Felaketten sonra “neyi yaptık”, “neyi yapamadık” bunu sorgulamak hakkımız. Bu muhalefet etmek değildir, bu vatan hainliği değildir, bu teröristlik değildir. Sorgulama hakkımızı kullanıyoruz. Neyi yaptık? Neyi yapamadık? Biz deprem ülkesiyiz, bu bitmeyecek, yine olacak. 99’dan sonra Van’ı yaşadık. 99’da akıllanmadık Van’ı yaşadık. İzmir’i yaşadık, akıllanmadık Pazarcık’ı yaşadık. Hala akıllanmazsak yenileri kapıda. Burası bir deprem ülkesi, deprem bizim gerçeğimiz, yine olacak. Her konuşmamda, “Beka sorunu, depremdir.” dedim. Videom geziyor sosyal medyada. Yıllardır bağırıyorum. Siyasi parti genel başkanları iğle bunu tartışmak istiyorum, diyorum. Deprem bizim beka sorunumuz, diyorum. Üzerimize helikopterle kireç atarlar, diyorum. Ne yazık ki bunları görmezden geldik. Zemini sağlam yerleri tespit etmeliyiz önce. Bu ülkenin 780 bin km2’sini karış karış tarayıp zemini sağlam yerleri tespit etmeliyiz. Sağlam binaları, dirençli kentleri konuşmalıyız. “50 milyar dolar Suriyelilere harcadım, bir 50 milyar dolar daha Suriyelilere harcarım.” diyemezsin. “Binaların yüzde 98’i, 2000 yılından önce yapılmış.” deyip suçu kendinden atamazsın. 23 yıldır sen yönetiyorsun. Niye yıkıp yenisini yapmadın? Suriyelilere 50 milyar dolar para harcayacağına o 7 milyon konutu yenileseydin. “Benden önce yapılmıştı.” Yok öyle bir şey. Senden önce yapılmış olabilir. Çeyrek yüzyıldır memleketi yönetiyorsun niye yenilemedin o binaları?

DEPREM PARTİSİNE BAKMADI HEPİNİZ ÖLDÜNÜZ HEPİMİZ ÖLDÜK!

Depremi konuşmak, korku salmak değildir. Toplumu korkutmak değildir. Topluma öncülük etmektir, liderlik etmektir, önlem almaktır, hazırlanmaktır. Tekrar söylüyorum; canımız çok yanmıştır. Ama daha büyüğü de olabilir. O bir beka meselesidir. Bağımsızlık meselesidir. Ülkemizi kaybedebiliriz. Bunu herkesin iyi bilmesi gerekir. Deprem vergilerinin hesabını hepimiz sormalıyız. 99’dan bu yana geçici olarak konulan deprem vergileri kalıcı oldu. Bunun hesabını sormalıyız hepimiz, derhal. 24 yılda bu deprem vergileri kuruşu kuruşuna; kaç para toplandı, nereye harcandı? Bunun hesabını sormak, AK Partili kardeşlerimin de görevidir. Deprem, partisine bakmadı. Hepiniz öldünüz, hepimiz öldük. İmar barışı; hem paranız gitti, hem öldünüz. Paranızı aldı bu devlet, o çarpık binaya sağlam raporu mu veriliyor? İmar barışı çıkınca, kanun Meclis’ten çıkınca binanız sağlamlaşıyor mu? Hem paranız gitti, hem canınız. Devlet çöktü, geç kaldılar. İnsanları kurtarınca sevinen insanlar var orada. O askerler, polisler, AFAD’çılar, AHBAP’çılar, gönüllüler, uzun saçlı küpeli çocuklar, takkeliler, hepinize çok teşekkür ederiz, müteşekkiriz.

AFAD DA BİZİM AHBAP DA BİZİM DEMELİYİZ!

Derdimiz siyaset değil ama eksikleri, yanlışları söylemezsek de hata yaparız. 3-5 müteahhiti tutuklamakla göz boyayamazsınız. 99’da yaşadık bunu. Günah keçisi bir müteahhit vardı, bütün suç onun üzerine. İmar planlarını yapanlar kimler? İskan verenler kimler? Yapı denetimini yapanlar kimler? İmar barışı ile övünenler kimler? Bunlar hesap vermeyecek mi? Kızılay’a ne oldu? Hani teneke kutularımız vardı? Hani ilkokuldayken harçlıklarımızı koyardık o teneke kutulara. Okulda Kızılay kolu vardı. Kızılay’ın battaniyesi vardı, sıcaklığı vardı, çadırı vardı. Ne oldu Kızılay’a ne oldu? Amerika’da bina yapar oldu Kızılay. Ensar Vakfı’nın promosyoncusu oldu, paravanı oldu. Yazık ettiniz bu ülkenin kurumlarına. Onun için insanlar güvenmiyor, onun için yardım etmeyip gidip AHBAP’a yardım ediyorlar. Kurumları yok ettiğiniz için, çökerttiğiniz için, devlete olan güveni yok ettiğiniz için bugün insanlar güvenmiyorlar. Hepimiz güvenmeliyiz. “AFAD da bizim, AHBAP da bizim.” demeliyiz. Yeniden güven sağlamalıyız Kızılay’a, AFAD’a hep birlikte. Bu kurumlara güvenmezsek hiçbir şeyimiz kalmaz bizim.

ENKAZIN ALTINDA İNSANLAR İNİM İNİM İNLERKEN SELA OKUTTUNUZ!

Bölgeye Diyanet personeli gönderiyor. Bu kadar olamaz ya. Ne Diyanet personeli ya, psikolog göndereceksin, psikolog. İmam mı halledecek psikolojiyi? Enkazın altında insanlar inim inim inlerken sela okuttunuz. Ne utanmaz adamlarsınız. Sela nedir, sela? Ölünce verilir, ölünce. “Öl” dediniz enkazın altındaki insanlara. Birileri de çıkıp bunu eleştirmedi ya. Bizim abdestimizden şüphemiz yok, elhamdülillah Müslümanız. Müslümanlık da sizle birlikte gelmedi bu topraklara. Sela verdiriyorsunuz insanlar enkazın altındayken. Bırak diyaneti Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı. Psikiyatr gönder, psikolog gönder. O depremi yaşamış birisiyim ben. Beş sene kendime gelemedim. Sandalye sallanıyordu fırlıyorduk dışarıya. O insanlar bu durumda.

HİÇ Mİ AKILLI ADAM YOK ÇEVRENİZDE!

Bakın uyarıyorum, derdimiz yaraya merhem olmak. Bir, konut ihtiyacı çok artacaktır. Derhal yabancıya konut satışını yasaklayın. 400 bin dolar para gelecek, vatandaşlık vereceğiz diye ayağa düşürmeyin devleti. Derhal yabancıya konut satışını yasaklayın. Akıl, bilim ve mühendisliği yeniden hatırlayın. Liyakatli atamalar yapın. Badem bıyıklı, bizden yana olan adam atama sevdasından vazgeçin. Liyakat, liyakat, liyakat! Ehliyet, ehliyet, ehliyet! 10 il hariç üniversiteleri derhal açın, derhal. Konteynerda KDV yüzde 18’den yüzde 1’e düşürmüşler. Ya yapmayın. Yüzde 1’i alsan ne olur almasan ne olur? Kaldırın şu yüzde 1’i ya. Dalga mı geçiyorsunuz, hiç mi akıllı adam yok sizin çevrenizde? Bu kadar mı kaybettiniz aklı, ne yapacaksın konteynerdan yüzde 1 KDV alıp? Alma şunu. Öğrenci yurtlarından elinizi çekin! Borç evleri tespit edin. Öğretmenevlerini, hakimevlerini, orduevlerini, misafirhaneleri, polisevlerini derhal depremzedelere tahsis edin. En önemli sorun hala tuvalet, hala tuvalet! 1999’da da tuvalet sorunu vardı, 2023’te de tuvalet sorunu var.

GATA’YI DERHAL AÇIN

Az sonra basın toplantısından sonra yola çıkacağım, Samandağ’ına gideceğim. Çözülmemişti, hala çözülmediğini biliyorum; tuvalet. Uluslararası topluma bir çağrı yapın, deyin ki; “Memleketimizin başı belada. Biz artık sığınmacı bakamayız. Onlara harcayacak bir lira paramız yok. Uluslararası topluma bu konuda çağrı yapın, çok istiyorlarsa para göndersinler bakalım.” Deprem toplanma alanlarını, park olarak görmekten vazgeçin. Boş arazi olarak görmekten vazgeçin. Deprem toplanma alanı; jeneratörü olan, altyapısı olan, tuvaleti olan, yiyeceği depolanan hazırlanmış alanlardır. Boş arazi değildir. Aklınızı başınıza toplayın! GATA’yı yeniden eski haline getirin. GATA’yı gördünüz mü? Sahra Hastanesi’nin ne demek olduğunu gördünüz mü? GATA, GATA, GATA! Oradaki doktorlar felaket için, savaş için eğitiliyorlar. Onların eğitimi Hacettepe’deki doktorların eğitimi gibi değildir. Yanlış yaptınız! Derhal GATA’yı açın. Yağmacılara karşı en sert önlemleri alın, en serti, ne gerekiyorsa. “İmar barışı” sözcüğünü hafızamızdan silelim. Lanetleyelim. İmar barışı diyen politikacıyı, siyaset arenasının dışına itelim. Onu lanetleyelim. Çocuklarımıza sahip çıkalım, kaybolan çocuklarımız var. Annesi babası vefat eden çocuklarımız var. Yaralı çocuklarımız var. Çocuklarımızı kaçıranlar var. Çocuklarımız, çocuklarımız, çocuklarımız!

BAROLAR SİZİ GÖREVE DAVET EDİYORUM!

Toplumu birleştirelim. Hepimiz “AFAD da bizim, AHBAP da bizim” diyelim. Tamam onlar yanlış yapsın, bizim yüreğimiz kocaman olsun. Tamam onlar liyakatsiz kadroları atasın. Tamam onlar bizden sizden diye ayırsın, ama biz ayırmayalım. Ayırmayalım, herkesi, 85 milyonu kucaklayalım. Evlerin, konutların yapıldıktan sonra kontrollerini yaptıralım. Yeni bir araç aldınız, aracınız üç yıl sonra fenni muayeneye gidiyor. Bir konut alıyorsunuz, kolonu kesiliyor, kirişi kesiliyor, galeri yapılıyor, şu yapılıyor, bu yapılıyor. Bir daha kontrol edilmiyor binalar. Araç muayenesi nasıl yapılıyorsa binaların muayenesi de o şekilde yaptıralım. Su kaynaklarını gözden geçirelim. Salgın hastalıklar kapıdadır buna dikkat edelim. Barolar, sizi göreve davet ediyorum! Baroları göreve davet ediyorum. Suç duyurusunda bulunsunlar. Mimar ve Mühendis Odalarıyla barolar birlikte imar hukuku üzerine bir kafa yormalı. Bunu siyaset kurumuna sunmalılar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne. Mimarlar ve mühendisler, barolar ile birlikte bir imar kanunu ile ilgili imar hukuku ile ilgili toplumunun önüne ulusal bir uzlaşma sağlanan 85 milyonun kabul edeceği bir imar hukuku. Bunu TBMM’den hep birlikte geçirelim.

SAKIN MALINIZI MÜLKÜNÜZÜ SATMAYIN!

Fay hatları kırıldı, binalarımız yıkıldı, insanlarımız can verdi. Siyaset gönülleri kırmamalı. Kamplaşma olmamalı. Göçten boşalacak yerlerde ciddi problemler olabilir, en tehlikelisi de Hatay. Neden en tehlikelisi? Çünkü sonradan anavatana katıldı. Hatay’a özel ilgi gösterilmeli. Yalova’daki depremde pek çok insanımız arazisini sattı. Hisseli, hasarlı dairesini çok çok ucuz fiyatlara sattılar. Terk edip gittiler. Şimdi aynı yerlerde yeni binalar var. Çok pişmanlar. Deprem bölgesindeki kardeşlerime sesleniyorum! Bunu 23 sene önce yaşamış birisi olarak diyorum ki; sakın malınızı mülkünüzü satmayın! Sakın satmayın. Yalova’da, Gölcük’te çok pişman oldular satanlar, siz de pişman olmayın, diyorum.

YSK ELİYLE DARBE YAPMAYA KALKMAYIN!

Bir tartışma daha var tabii; seçim. Biz Memleket Partisi olarak seçim konusundaki görüşlerimiz şunlardır:
Bir, enkazın altından son kardeşimiz çıkana kadar seçimin tarihini konuşmayı da, ertelemeyi konuşmayı da askıya aldık. Son kardeşimiz çıkana kadar, onlar çadırlarına yerleşip sokakta kimse kalmadan sobaları yanana kadar, enkazdan son kardeşimiz kurtulana kadar ne ertelemeyi konuşacağız ne seçimin tarihini konuşacağız. Seçim ilgi alanımızda değil şu anda. Derdimiz canlarımızla. Ama şunda da uyarmak isterim milletimizi; YSK eliyle darbe yapmaya kalkmayın! YSK sizin memurlarınız, biliyorum. Hiç güvenmiyorum o kuruma, YSK eliyle darbe yapmaya kalkmayın. Bunun çözüm yeri TBMM’dir. Çözebiliyorsanız TBMM’de çözersiniz. Çözemiyorsanız, gücünü anayasadan almayan hiçbir kuvvet kullanılamaz. Hiçbir yetki kullanılamaz. Gücünü anayasadan alacaksın. Anayasa çok nettir, onun için YSK eliyle darbe yapmaya kalkmayın. Anayasal suç işlersiniz. YSK üyelerini de uyarıyorum, keser döner sap döner bir gün hesap döner, anayasayı ihlal etmekten yargılanırsınız!

Yaptığı değerlendirmelerden sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan İnce;

“Afet bölgesindeki çalışmalarınızı nasıl ilerletiyorsunuz ve dünkü cenazede Cumhurbaşkanı Erdoğan neden diğer liderler ile tokalaşmadı?” sorularına;

“Milletimizin içi yanıyor. On binlerce insanımız enkaz altında. Ben bölgedeydim zaten, geri geldim cenaze için. Şimdi tekrar bölgeye gideceğim, deprem bölgesine gideceğim. Ben farkında bile değildim o anda, saf tutmuşuz genel başkanımızın cenazesinin önünde. O anda Sayın Erdoğan geldi, benim yanıma geldi, benim yanımda Meclis Başkanı vardı. O arada tokalaştık, diğerleri ile de tokalaşıp tokalaşmadığını ben o anda görmedim bile. Haberlerden sonra öğrendim. Şunu söyleyeyim, benim magazinle işim yok. Benim işim çok. Memleketimin başı belada. Memleketim kan ağlıyor. Kim kiminle tokalaşmış, nasıl tokalaşmış, neden tokalaşmamış beni hiç ilgilendirmiyor. Buradan siyasi sonuç çıkarıp da, bana eleştiri getirenler var falan böyle. Bunlar ahlaksız insanlar, ahlaksız bunlar. Bana ne ya, kimle tokalaşmış, tokalaşmamış. Ciğerim yanıyor benim ya. Magazinle falan da işim yok benim. Tokalaşmış, bilmiyorum. Fark etmez, ben bu memleketteki cenaze safında, orada da bir insan, yaşamını siyasete adamış bir insanın cenazesi var. Orada da duruyorum, aileye baş sağlığı dilemişim. Farkında bile değilim. Buradan böyle siyasi sonuç… Bak, senin elini sıktı. Bunlar ucuz işler. Çok ucuz işler. Bu eleştiri yapanlarla geçmişte beraber siyaset yaptığım insanlar var. Yazıklar olsun diyorum. Bu kadar böyle ahlak düşkünü, zavallı, kötü insan bunlar ya. Hiç mi merhametiniz yok sizin? Hiç mi sizin vicdanınız yok? Hiç mi ya! Enkaz altında insanlarımız var ya. Tokalaşsa ne olur, tokalaşmasa ne olur? Umurumda mı benim. Valla farkında bile değilim biliyor musunuz? Ben şu anda Memleket Partisi Genel Başkanı falan değilim. Ben babayım baba. Ben dedeyim dede. Ben öğretmenim öğretmen. Benim evlatlarım enkaz altında. Tokalaşsa ne olur, tokalaşmasa ne olur? Umurumda da değil yani.

Bakın şu anda MYK toplantımız bitti zaten. Bu konuda uzman arkadaşlarımızla gerekli yardımlarımızı elimizden geldiği kadar yapmaya çalışıyoruz. Bu konunun reklamı peşinde de değiliz. Hiç onları yayınlamıyoruz zaten, onlar ayrı bir konu. Arşiv olsun diye kenarda tutuyoruz. Hiçbirini yayınlamıyoruz. Yine biraz sonra arkadaşlarla yola çıkacağız. Hatay il başkanımız, oğlunu kaybetti. Üç gün sıra bekledi cenazeyi gömmek için. Hatay’a gittim, il başkanımıza ulaşamadım. Telefonlar çekmiyordu, bir ara çekti beş dakikalığına. Şuraya gel dedi, oraya gittim. Sonra bir daha çekmedi. İkinci gittiğimde ancak ulaşabildim. Bölge de çok geniş, yöneticilerimizden ölenler var. Kahramanmaraş’ta ölenler var. Hatay’da ölenler var. Onları bulmaya çalıştık. Biz tabii hazine yardımı olan, elinde belediye imkanları olan, çok geniş olanakları olan bir parti değiliz. Dar imkanlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” dedi.

“Sayın Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında Babala TV ve AHBAP derneği için ‘Akbaba gibi kanat çırpıyor.’ dediler. Siz bu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna;

“Doğru bulmuyorum. Eğer bugün Babala TV, AHBAP bu tür kuruluşlara insanlar güvenip buralara yardım ediyorsa bu devlete olan güvenin çökmesidir. Eğer siz Kızılay’ı, Ensar Vakfı’nın paravanı yaparsanız Kızılay’ı Amerika’da bina yapımında kullanırsanız Kızılay’a güvenmez insanlar, AHBAP’a güvenirler. “Ona 1 milyar dolar para teslim edilirmiş mi?” Ya size trilyon dolarlar teslim edildi 24 senedir. Hiç hesap vermiyorsunuz deprem vergilerini. Sonuna kadar destekliyorum bu tür kuruluşları. Sonuna kadar arkasındayım, çok iyi bir iş yapıyorlar. Kutluyorum. Yüreklerinden, gözlerinden öpüyorum onları.” dedi.

Önceki yazı
HARAM YİYENLER İLE HELAL YİYENLERİ AYIRMAK İSTİYORUZ!
Sonraki yazı
BU ARTIK BECERİKSİZLİK DEĞİL, DÜPEDÜZ VATAN HAİNLİĞİ!

Hızlı Menü

Son Haberler